Bu deneme, ayrıca/aslında ekolojik niş modellemesini kullanan biyocoğrafi çalışmalarda, yani türlerin ekolojik nişleri ve coğrafi dağılımları (aslında nedenleriyle nerelerde yaşadıkları ve yaşamadıkları) hakkında düşünürken, ele alınan temel kavramsal çerçevenin Türkçe’de de yerleşmesine katkıda bulunmayı amaçlar!
09 Temmuz 2019 Salı günü Ankara Üniversitesi, 50. Yıl Salonu’nda Klasik ve Modern Sistematik: Felsefi ve Bilimsel Yaklaşımlar adlı EEBST 2019 panelinde Anadolu’nun Biyolojik Çeşitliliğini Keşfetmek: Ekolojik Niş Modellemeleri Işığında adlı bir konuşma yaptım.
O konuşmanın içeriğini özetlemeye çalışayım.
*Zaman ve mekan etkileşimine vurgu yaparak, biyocoğrafya ve sistematik arasındaki ilişki. Biyolojik çeşitliliği anlamak.
*Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Servisleri üzerine Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu’nun Biyoçeşitlilik ve ekosistem servisleri üzerine küresel değerlendirme raporu.
*Biyolojik çeşitliliği keşfetmek. En önemli iki eksiklik: Linnean eksikliği ve Wallace eksikliği.
*Anadolu’nun önemi. Biyolojik çeşitlilik sıcak noktaları.
*Ekolojik niş modellemesi
*Anadolu ve Toros yer sincapları. Metapopulasyon dinamikleri ve iklim değişikliği.
*Kendi çalışmalarımızdan örnekler içerecek şekilde ekolojik niş modellemesi yaklaşımının biyolojik çeşitliliği keşfetmek için kullanımı:
-Populasyonlar keşfetmek
-Farklılaşmış formlar veya türler keşfetmek
-Nişleri evrimsel süreçler ile ilişkilendirmek
-Türlerin Kuvaterner dinamiklerini çözümlemek / Coğrafi dağılımdaki değişiklikler
Bilim insanları, son 250 yıl içinde 1.2 milyonun üzerinde tür keşfetmiş. Dünya üzerinde yaşayan tahmini tür sayısı ise, 8.7 milyon. 8.1 milyonu, bitki ve hayvan. Yani, yaşayan türlerin %86’sı, keşfedilmeyi bekliyor (1)!
Keşfedilmiş ve keşfedilmeyi bekleyen bu biyolojik çeşitlilik, şimdi tehdit altında! 1 milyon bitki ve hayvan türü, önümüzdeki on yıllar içinde yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Bunların yarısını, sadece böcekler oluşturuyor (2)!
Peki, biyolojik çeşitliliği tehdit eden etkenler nelerdir? Azalan önem sırasına göre: arazi ve deniz kullanımı, organizmaların doğrudan kullanımı, iklim değişikliği, kirlilik ve istilacı türler (2).
Sorun, bu tehditlerin hem ayrı ayrı hem de bir arada (birbirlerinin etkilerini arttıracak şekilde) etkinlik göstermesi. Hepsinin sebebi de, insan faaliyetleri!
01 Haziran 2019 tarihinde yayınlanan Ali Yağız Baltacı’nın sunduğu Tarihten Gelen adlı programda Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ergi Deniz Özsoy ile birlikte genel olarak iklim değişikliği biyolojisi hakkında konuştuk. >>>
Ne yazık ki, programın süresi, iklim değişikliği biyolojisi kapsamında yaptığımız çalışmalara tam anlamıyla değinmemize izin vermedi! Ancak, şu özel haber/söyleşi, belki bu eksikliği giderebilir:
“Peki, yaban hayatı kaynaklı patojenlerin neden olduğu yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklar, dünya üzerinde nerelerde (ve neden oralarda) ortaya çıkar? Bu soru, özellikle dünya üzerinde biyolojik çeşitliliğin ve doğal olarak yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklara neden olma potansiyeli yüksek patojenleri barındıran konak türlerin nasıl (ve neden o şekilde) dağıldığı vb. daha özel sorular ile ilişkilidir ve tam da biyocoğrafyanın cevap vermeye çalıştığı sorular arasındadır.”
“… yaban hayatı kaynaklı patojenlerin neden olduğu yeni bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkma riski, dünya üzerinde nerelerde daha yüksektir? Neden? Bu risk, özellikle Güney ve Güneydoğu Asya, Batı ve Orta Afrika ve Latin Amerika’da yüksektir. … Toparlayacak olursak, yaban hayatı kaynaklı patojenlerin neden olduğu yeni bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkma riski, büyük oranda dünyanın yüksek biyolojik çeşitliliğe sahip bölgelerinde doğanın tahrip edilmesi sonucu yaban hayatı-insan etkileşiminin değişmesi/artması ile ilişkili gibi görünüyor …”
“Tekrar etmek gerekirse, COVID-19 bulaşıcı hastalığı, memeli ve yarasa tür zenginliğinin ve doğal olarak koronavirüs çeşitliliğinin yüksek olduğu bölgelerden birinde (Çin’de), küresel ve yerel ölçekte biyolojik çeşitliliği tehdit eden insan faaliyetlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmış gibi görünüyor. Aynı zamanda, ekonomik gelişmenin gizli maliyeti olarak da değerlendirilebilir. Dikkat buyuralım. Yaban hayvanlarının kendileri sorun değildir! Sorun, onlar ile etkileşim biçimimizdir! Yarasalar, böcekleri yiyerek ve bitkileri tozlaştırarak, ekosistemlerin sağlığının ve böylece biyolojik çeşitliliğin sürdürülmesine yardım eder. Biyolojik çeşitliliği korumak, kendi sağlığımızı da korumak demektir!“
04 Mart 2020 tarihinde İstanbul Politikalar Merkezi tarafından düzenlenen Doğa ve İklim Söyleşileri’nin 7.’sinde Küresel İklim Değişiklikleri ve Anadolu Biyocoğrafyası: Geçmişi Anlamak ve Geleceği Öngörmek başlıklı bir konuşma yaptım. >>>
Bu metin, (1) çok kısaca iklim değişikliğine değiniyor, (2) tür dağılım modellemesi ile ilgili kavramsal çerçeveyi tartışıyor ve (3) tür dağılım modellemesi analizlerinin Wallace platformu üzerinden nasıl gerçekleştirileceğini tarif ediyor. En önemlisi, ilk olarak tür dağılım modellemesi alanına yeni girmek isteyen kişilere bir başlangıç sunmayı amaçlıyor! Bir nebze de olsa bu kişilerin işini kolaylaştıracak olursa, bu amacına ulaşmış olacaktır!
Şüphesiz asıl emek, ilk olarak tür dağılım modellemesi ile ilgili kavramsal çerçeveye katkı koyan, sonra da Wallace platformunu geliştiren bilim insanlarınındır!